İdealizm, tarih boyunca, eğer dinin yanı başında var olabilmiş, din tarafından hoşgörüyle karşılanmış ve onanmışsa, bu, aslında idealizmin dinden doğmasından ve dinden türemesindendir.
Lenin, bu konuda öğrenmemiz gereken bir formül yazmıştır: "İdealizm, dinin arıtılmış ve inceltilmiş bir biçiminden başka bir şey değildir." Bu, ne demektir? Bu, idealizm, kendi anlayışlarını dinden çok daha esnek bir biçimde sunabilir demektir. Evrenin, karanlıklar üstünde yüzmekte olan bir ruh tarafından yaratılmış olduğunu, tanrının maddesiz olduğunu iddia etmek, sonra, birdenbire dinin yaptığı gibi, tanrının (kelam ile) konuştuğunu ve tanrının bir oğlu olduğunu (İsa) açıklamak, bunlar kabaca sunuluş bir dizi fikirlerdir. İdealizm, dünyanın ancak bizim düşüncemizde, bizim ruhumuzda var olduğunu iddia etmekle, kendini daha üstü kapalı bir biçimde sunar. Aslında, biz biliyoruz ki, bu da öz olarak aynı anlama gelir, ama biçim olarak daha az kaba ve daha incedir.
Bunun için idealizm, dinin inceltilmiş biçimidir. İdealizm daha da işlenmiş, daha da inceltilmiştir, çünkü idealist filozoflar, tartışmalarda, Berkeley'in diyalogları Philonoüs'ün zavallı Hylas'a yaptığı gibi, soruları önceden görüp önlemeyi ve tuzaklar kurmayı bilirler.
Ama idealizm dinden gelir demek, sorunu kısaca geçiştirmek, ertelemektir ve biz hemen kendimize sormalıyız, o halde: Din nereden gelir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.