Her şey, bir karşıtlar birliğidir.
Böyle bir şeyi iddia etmek, ilk bakışta, bir saçmalık gibi görünür. "Bir şey ile onun karşıtının ortak herhangi bir yanı yoktur.", genellikle böyle düşünülür. Ama, diyalektiğe göre, her şey, aynı zamanda, hem kendi kendisi, hem de karşıtıdır; her şey bir karşıtlar birliğidir, ve bunu iyice açıklamamız gerekir.
Karşıtların birliği, bir metafizikçi için, olanaksız bir şeydir. Ona göre şeyler, bir tek parçalı ve kendi kendileriyle uyumlu olarak yapılmışlardır, oysa şimdi biz, tersini iddia ediyoruz, yani şeyler iki parçadan -kendi kendileri ile kendi karşıtlarından- yapılmışlardır, şeylerde birbiriyle çatışan iki güç vardır, çünkü şeyler kendi kendileriyle uyumlu değildir; kendi kendileriyle çelişki halindedir, diyoruz.
Bilgisizlik ve bilim örneğini, yani bilgi örneğini alırsak, biliyoruz ki, bunlar metafizik görüş açısından tümüyle birbirine karşı ve birbirinin karşıtı olan iki şeydir. Bilgisiz bir kişi, bilgin değildir; bilgin bir kişi ise, bilgisiz değildir.
Bununla birlikte, eğer olgulara bakarsak, bu iki şeyin böylesine katı bir karşıtlığa yer vermediğini görürüz. Görürüz ki, önce bilgisizlik egemendi, sonra bilim geldi; burada da, bir şeyin kendi karşıtına, bilgisizliğin bilime dönüştüğünü saptıyoruz.
Bilimsiz bilgisizlik, yüzde-yüz bilgisizlik yoktur. Bir birey, ne kadar bilgisiz olursa olsun, en azından nesneleri, yiyeceğini tanımasını bilir; hiçbir zaman mutlak bir bilgisizlik yoktur; bilgisizlik içinde her zaman bir bilim payı vardır. Bilim, daha tohum halinde bilgisizliğin içinde vardır; öyleyse, bir şeyin karşıtının, o şeyin kendi içinde olduğunu iddia etmek doğrudur. Şimdi de bilimi görelim. Yüzde-yüz bir bilim olabilir mi? Hayır. Her zaman bilinmeyen bir şey vardır. Lenin "Bilginin konusu tükenmez". der; bu demektir ki, her zaman öğrenilecek bir şey vardır. Mutlak bilim yoktur. Her bilgi, her bilim, bir bilgisizlik payı içerir.[62]
Gerçekte varolan bilim ile bilgisizliğin bir karışımı, göreli bir bilgisizlik ve göreli bir bilimdir.
Öyleyse, burada, bu örnekte saptadığımız, şeylerin kendi karşıtlarına dönüşmeleri değil, ama aynı şeyde karşıtlarının ya da karşıtların birliğinin varlığıdır.
Daha önce gördüğümüz örnekleri yeniden alabiliriz: Yaşam ve ölüm, gerçek olan ve yanlış olan örneklerinde, birinde ve ötekinde; her şey olduğu gibi bir karşıtların birliğinin varolduğunu, yani her şeyin aynı zamanda hem kendi kendini, hem de karşıtını içinde taşıdığını gördük. Bunun için Engels diyecektir ki:
"Oysa araştırmada hiç şaşmadan daima bu görüş açısından yola çıkılırsa, artık bir daha kesin çözümler ve sonsuz gerçekler istemekten kesin olarak vazgeçilir; her zaman edinilen her bilginin zorunlu olarak sınırlı olma niteliğinin ve bu bilginin, içinde kazanılmış olduğu koşullara bağımlılığının bilincinde olunur; hala geçerli olan eski metafiziğin, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, özdeş ve değişik, zorunlu ve olumsal gibi giderilemez karşıtlıklarının zorunlu etkisinden de kaçınılabilir artık; bilinir ki bu karşıtlıkların ancak göreli bir değerleri vardır, şimdi doğru olarak tanınan şeyin gizli bir yanlış yanı da vardır ve bu, daha sonra ortaya çıkacaktır, tıpkı şimdilik yanlış tanınanın da doğru bir yanı olduğu ve bu doğru yanı yüzünden daha önce doğru sayılır olduğu gibi."[63]
Engels'in bu metni, diyalektiği ve karşıtların birliğinin gerçek anlamını nasıl anlatmak gerektiğini, bize çok iyi göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.