Yanlış anlamalara meydan vermemek için, diyalektiğin büyük yasası çelişkiyi, çok iyi açıklamak gerekir.
Her şeyden önce, onu, mekanik bir biçimde anlamamalıdır. Her bilgide, gerçeklik artı yanılgı ya da doğru artı yanlış bulunduğunu düşünmemek gerekir.
Bu yasa, böyle uygulansaydı, her düşüncede, her kanıda bir doğru yan artı bir yanlış yan vardır, "yanlış olanı çıkaralım, geriye doğru olan kalır, bu da iyidir diyenlere" hak verilirdi. Bu, sözde-marksist bazı çevrelerce söylenir; bu çevreler şöyle düşünür: Marksizm, kapitalizmde ekonomik yaşamı ellerinde tutan fabrikalar, tröstler, bankalar bulunduğunu göstermekte haklıdır; marksizm, bu ekonomik yaşamın kötü gittiğini söylemekte haklıdır; ama marksizmde yanlış olan, ekleyelim ki, sınıf savaşımıdır; sınıf savaşımı teorisini bir yana bırakalım, bakın nasıl iyi bir öğretimiz olacak. Gene denir ki, toplumun incelenmesine uygulanan marksizm haklıdır, doğrudur. "Ama ne diye diyalektiği karıştırmalı buna? İşte bu yanlış yanı, diyalektiği kaldıralım, marksizmin geri kalanını doğru olarak saklayalım!"
Bunlar, karşıtların birliğinin, mekanik yorumlarıdır. İşte başka bir örnek daha: Proudhon, bu karşıtlar teorisini öğrendikten sonra, her şeyde, bir iyi, bir de kötü yan olduğunu düşünüyordu. Bunun için, toplumda, burjuvazinin ve proletaryanın bulunduğunu belirterek, kötü olanı, yani proletaryayı kaldıralım, diyordu. Böylece, parçalı (parcellaire) mülkiyeti yaratacak, yani proleterlere mülk sahibi olma olanağını verecek olan krediler sistemini kurdu; artık, böylelikle, yalnız burjuvalar olacaktı ve toplum da iyi olacaktı.
Bununla birlikte, biz çok iyi biliyoruz ki, burjuvasız proletarya yoktur ve burjuvazi, ancak proletarya ile vardır: bunlar, birbirinden ayrılamayan iki karşıttırlar. Bu karşıtların birliği, içte olan, gerçek bir birliktir, ayrılmaz bir birliktir. Öyleyse, karşıtları ortadan kaldırmak, onları birbirinden kesip ayırmak yeterli değildir. İnsanın insan tarafından sömürüsüne dayanan bir toplumda, zorunlu olarak birbiriyle uzlaşmaz iki sınıf vardır: antikçağda, efendiler ve köleler, ortaçağda senyörler ve serfler, bugün de burjuvazi ve proletarya.
Kapitalist toplumu kaldırmak için sınıfsız toplumu kurmak için, hem burjuvaziyi, hem de proletaryayı kaldırmak gerekir - özgür insanlara, maddi bakımdan ve kafa bakımından daha gelişmiş bir toplum yaratma olanağını sağlamak ve hasımlarının ileri sürdükleri gibi "yoksullukta eşitlikçi" bir komünizm yaratmak için değil, üstün toplum biçimine doğru yolalmak için.
Demek ki, karşıtların birliğini açıkladığımız ya da onu bir örneğe, bir incelemeye uyguladığımız zaman, çok dikkat etmek zorundayız. Her yerde ve her zaman, örneğin, yadsımanın yadsınmasını bulmak ve mekanik bir biçimde uygulamak istemekten her yerde ve her zaman karşıtların birliğini görmek istemekten kaçınmalıdır; çünkü bizim bilgilerimiz, genellikle çok sınırlıdır ve bizi çıkmaza sürükleyebilir.
Önemli olan ilke şudur : Diyalektik ve diyalektiğin yasaları, şeylerin evrimini ve bu evrimi belirleyen güçleri, yani karşıtları bulup ortaya çıkarmak için, bizi, şeyleri incelemeye zorlar. Demek ki, şeylerin içinde saklı bulunan karşıtların birliğini incelememiz gerekir ve bu karşıtların birliği, bir olumlama, hiçbir zaman mutlak bir olumlama değildir, çünkü o kendi içinde bir yadsıma payını içerir, demeye gelir. İşte işin özü budur: Şeyler, kendi öz karşıtlarını içlerinde taşıdıkları içindir ki, değişir, başka şeye dönüşürler. Yadsıma "çözücü"dür (dissolvant), o olmasaydı, şeyler değişmeyeceklerdi. Ve gerçekte şeyler, dönüştüklerine göre, kendi içlerinde çözücü bir ilke taşıyor olmaları gerekir. Şeylerin değiştiğini gördüğümüze göre, böyle çözücü bir ilkenin varlığını önceden kabul edebiliriz, ama şeyin kendisini inceden inceye incelemeden bu ilkeyi bulup çıkaramayız, çünkü bu ilke, her şeyde aynı görünüme sahip değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.