23 Ekim 2013 Çarşamba

IV. RUHUN MADDEYİ YARATTIĞI DOĞRU MUDUR?

Daha yukarıda da gördüğümüz gibi, idealistlere göre, ruh, en üstün, en yüce biçimini tanrıda bulmuştur. Tanrı, onların teorisinin son sözü, son yanıtı, vardığı sonuçtur, ve bunun içindir ki, ruh-madde sorunu, son tahlilde, idealist mi, yoksa materyalist mi, kim haklı, "tanrı mı, bilim mi?" biçimine konur.

İdealistler, tanrının bütün sonsuzluk boyunca varolmuş olduğunu ve hiçbir değişikliğe uğramadığı için her zaman aynı kaldığını söylerler. Tanrı, salt ruhtur, tanrı için zaman ve uzay (mekan) mevcut değildir. O, maddenin yaratıcısıdır.

İdealistler; tanrı hakkındaki savlarını savunmak için de herhangi bir kanıt göstermezler.

Maddenin yaratıcısını savunmak için bilimsel bir aklın kabul edemeyeceği bir yığın gizeme başvururlar.

Bilimin kaynaklarına inildiği zaman, görülür ki, ilk insanlar, tanrı fikrini, kafalarında, büyük bilgisizliklerinden dolayı, ve bu bilgisizlik ortasında uydurdular. 20. yüzyıl idealistleri ise, sabırlı ve direşken bir çalışmanın bilinmesini olanaklı hale getirdiği tüm şeylerden, ilk insanlar gibi tamamen habersiz kalmaya devam ettiler. Çünkü, eni sonu, tanrı, idealistlere göre, açıklanamıyor ve onlar için, geriye hiçbir kanıtı bulunmayan bir inanç kalıyor. İdealistler, dünyanın bir yaradılışı olması zorunluluğunu "tanıtlamak" istedikleri zaman, bize, maddenin her zaman varolmadığını aşağı yukarı bir başlangıcı olması gerektiğini söylerken, asla bir başlangıcı olmamış olan bir tanrıya başvuruyorlar. Bu açıklamanın neresi daha aydınlıktır?

Materyalistler ise kanıtlarını savunmak için, insanların "bilgisizliklerinin sınırlarını" geride bırakarak gitgide geliştirdikleri bilimden yararlanacaklardı. Peki, bilim, ruhun maddeyi yaratmış olmasını düşünmemize izin verir mi? Hayır.

Salt bir ruh tarafından yaradılış fikri, anlaşılmaz bir şeydir, çünkü biz, deney ve gözlemimizde böyle bir şey tanımıyoruz. Bunun olanaklı olabilmesi için, idealistlerin dedikleri gibi, ruhun maddeden önce yalnız başına varolması gerekecekti, oysa bilim bunun olanak-dışı olduğunu ve hiçbir zaman maddesiz bir ruh olmadığını bize tanıtlıyor. Tersine, ruh (akıl) her zaman maddeye bağlıdır ve özellikle insan ruhu (aklı), fikirlerimizin ve düşünmemizin kaynağı olan beyne bağlıdır. Bilim, fikirlerin boşluk içinde varolduklarını kavramamıza izin vermiyor...

Şu halde, tanrı ruhunun varolabilmesi için bir beyin olması gerekecekti. Bunun içindir ki, maddeyi, dolayısıyla insanı yaratan tanrı değildir, ama ruh-tanrıyı yaratmış olan insan beyni biçimindeki maddedir, diyebiliriz.

Daha ilerde, bilimin, bize, bir tanrıya ya da onun üzerinde zamanın etkisiz olacağı ve kendisinin, sürenin, hareketin ve değişikliğin dışında kalacağı herhangi bir şeye inanmak olanağını verip vermediğini göreceğiz.

Bundan sonra, bir yargıya varabiliriz. Felsefenin temel sorununa verdikleri yanıtta:

MATERYALİSTLER HAKLIDIRLAR VE BİLİM ONLARIN İDDİALARINI TANITLAR (KANITLAR)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.