Her birimiz, öldükten sonra ne olacağımızı, dünyanın nereden geldiğini, yeryüzünün nasıl oluştuğunu kendi kendimize sormuşuzdur. Ve bizim için herhangi bir şeyin her zaman varolduğunu kabul etmek, güç bir şeydir. [İnsanın] belli bir zamanda, hiçbir şeyin varolmadığını düşünmeye eğilimi vardır. Onun içindir ki, "Ruh, karanlıklar üzerinde yüzüyordu... sonra madde geldi" şeklindeki, dinin öğrettiğine inanmak daha kolaydır. Gene aynı biçimde, insan kendi kendine, bizim düşüncelerimizin nerede olduğunu sorar ve böylece, ruh ile madde arasında, beyin ile düşünce arasında bulunan ilişkiler sorunu, bize göre konmuş olur. Ayrıca sorunu, daha başka türlü koyuş biçimleri de vardır. Örneğin, irade ile güç arasındaki ilişkiler nelerdir? İrade burada ruhtur, düşüncedir; güç ise olanaklı olandır, varlıktır, maddedir. "Toplumsal bilinç" ile "toplumsal varlık" arasındaki ilişkiler sorunuyla da aynı derecede sık karşılaşırız.
Demek ki, felsefenin temel sorusu, çeşitli görünümler altında kendini ortaya koyar ve bu, madde ile ruh arasındaki ilişkiler sorununun konuluş biçimini her zaman tanımanın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Çünkü biz biliyoruz ki, bu soruya yalnız iki yanıt verilebilir:
- bilimsel bir yanıt,
- bilimsel olmayan bir yanıt.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.