5 Ağustos 2013 Pazartesi

IV. DOĞRU BİLİNÇ VE YANLIŞ BİLİNÇ

Az önce, ideolojilerin, toplumun maddi koşullarının yansısı olduğunu, toplumsal varlığın toplumsal bilinci belirlediğini söyledik. Bundan, proletaryanın otomatik olarak bir proletarya ideolojisine sahip olması gerektiği sonucu çıkarılabilirdi. Ama böyle bir varsayım gerçeğe uygun düşmez, çünkü bir işçi bilincine sahip olmayan işçiler vardır.

Öyleyse yapılacak bir ayrım vardır: İnsanlar belirli koşullar içinde yaşayabilirler, ama onların bu koşullar hakkındaki bilinçleri gerçeğe uygun düşmeyebilir. Bu, Engels'in "yanlış bir bilinci olmak" dediği şeydir.

Örnek: Bazı işçiler, ortaçağa, zanaatçılığa doğru bir geri dönüş olan lonca öğretisinin etkisi altında kalmışlardır. Bu durumda, işçilerin bir yoksulluk bilinci vardır, ama bu bilinç, doğru ve gerçek bir bilinç değildir. İdeoloji, burada da, elbet toplumsal yaşamın koşullarının yansısıdır; ama bu, doğru bir yansı, dosdoğru bir yansı değildir.

İnsanların bilinçlerinde, yansı, çoğu kez "tersine" bir yansıdır . Yoksulluk olgusunu saptamak, toplumsal koşulların bir yansısıdır; ama bu yansı, zanaatçılığa doğru bir geri dönüşün, sorunu çözümleyeceği [yoksulluğu kaldıracağı] düşünüldüğü zaman, yanlış bir yansı olur. Demek ki, burada, bir bölümüyle doğru, bir bölümüyle yanlış bir bilinç görüyoruz.

Kralcı olan bir işçinin de aynı zamanda hem doğru, hem de yanlış bir bilinci vardır. Doğru, çünkü, o, gördüğü, saptadığı yoksulluğu ortadan kaldırmak ister; yanlış, çünkü bir kralın bu işi yapabileceğini düşünür. Ve, bu işçi, kısaca yanlış düşündüğü için, ideolojisini yanlış seçtiği için, her şeye karşın gene de bizim sınıfımızdan olduğu halde, bizim için, bir sınıf düşmanı haline gelebilir. Bunun gibi, yanlış bir bilinci olmak, kendi gerçek koşulu hakkında yanılmak ya da yanıltılmaktır.

Şu halde diyeceğiz ki, ideoloji, yaşam koşullarının yansısıdır, ama yazgının bir yansıması değildir.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, bize yanlış bir bilinç vermek ve yönetici sınıfların ideolojilerinin sömürülen sınıflar üzerindeki etkisini geliştirmek için, elden gelen her şey yapılır. Bizim edindiğimiz yaşam anlayışının ilk ögeleri, eğitimimiz, öğrenimimiz bize yanlış bir bilinç verir. Yaşamla olan bağlarımız, bazılarımızın köylü asıllı olması, propaganda, basın ve radyo da zaman zaman bilincimizi bozarlar. Buna göre, bizler, biz marksistler için, ideolojik çalışmanın son derece büyük önemi vardır. Doğru bir bilinç kazanmak için yanlış bilinci yıkmak gerekir ve ideolojik çalışma olmadan bu dönüşüm gerçekleşemez.

Demek ki, marksizmi kaderci bir öğreti sayanlar ve öyle diyenler haksızdır, çünkü gerçekte biz, ideolojilerin toplumda büyük bir rol oynadığını düşünüyoruz, ve marksizm olan bu felsefenin etkili bir alet, etkili bir silah olabilmesi için, onu öğretmek ve öğrenmek gerektiğini düşünüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.