17 Ekim 2013 Perşembe

IV. VARDIĞI SONUÇLAR

İşte göz kamaştırıcı, ayrıca da çok yaygın bir teori. Tarih boyunca, felsefe teorileri arasında, çeşitli görünümler altında bu teoriyle karşılaşıyoruz; zamanımızda ise, ona "tarafsız kalmak ve bilimsel bir ihtiyatlılık içinde durumunu korumak" savında olanlarda rastlıyoruz.

Şu halde, bu düşünüş tarzlarının doğru olup olmadığını ve bunlardan hangi sonuçların çıktığını incelememiz gerekir. Eğer, bilinemezcilerin savundukları gibi, şeylerin gerçek doğasını bilmemiz gerçekten olanaklı değilse, eğer bizim bilgimiz şeylerin görünüşü ile sınırlıysa, o zaman, nesnel gerçeğin varlığını ileri süremeyiz ve şeylerin kendi başlarına varolup olmadıklarını bilemeyiz. Bize göre örneğin, otobüs nesnel bir gerçektir; bilinemezci ise, bize diyor ki, bu kesin değil, bu otobüsün bir düşünce mi, yoksa bir gerçek mi olduğu bilinemez. Demek ki, düşüncemizin, şeylerin yansısı olduğunu savunmamızı yasaklıyor. Görüyoruz ki, işte burada, tam bir idealist düşünüş tarzının ortasındayız, çünkü, şeylerin varolmadıklarını ileri sürmekle, kısaca onların varolup olmadıklarının bilinemeyeceğini ileri sürmek arasındaki fark, pek büyük değildir!

Bilinemezcinin, şeyleri, "bizim-için-şeyler" ve "kendindeşeyler" olarak birbirinden ayırdığını gördük. Demek ki, bizimiçin- şeylerin incelenmesi, öğrenilmesi olanaklıdır, bu bilimdir; ama kendinde-şeylerin incelenmesi olanaklı değildir, çünkü, bizim dışımızda varolan şeyleri tanıyamayız, bilemeyiz. Bu düşünüş tarzının sonucu şudur: Bilinemezci, bilimi kabul eder, ve ancak, doğadan bütün doğaüstü güçleri çıkarıp atmak koşuluyla bilim yapılabileceğinden, bilim karşısında, materyalisttir.

Ama eklemekte acele eder ki, bilim, bize ancak görünüşleri verir, ve öte yandan, gerçekte maddeden başka bir şey bulunmadığını, ya da hatta maddenin varolduğunu, ya da tanrının varolmadığını, hiçbir şey tanıtlamaz. İnsan aklı bu konuda hiçbir şey bilemez, öyleyse bu konulara burnunu sokmamalıdır. Dinsel inanç gibi kendinde-şeyleri bilmenin başka yolları varsa, bilinemezci, bunu da bilmek istemez ve bunu tartışma hakkını kendinde bulmaz.

Demek ki, bilinemezci, yaşamın gidişine ve bilimin yapısına gelince, materyalisttir; ama materyalizmi olumlamaya cüret edemeyen, her şeyden önce idealistlerle sorun çıkarmamaya çalışan ve dinle çatışma haline girmemeye özen gösteren bir materyalisttir. "Utangaç bir materyalisttir".[20]

Vardığı sonuç şudur ki, bilimin derin değerinden kuşku duymakla ve bilimde yalnızca görünüşleri görmekle, bu üçüncü teori, bize, bilime hiçbir gerçeklik yüklememeyi öğütler ve herhangi bir şeyi öğrenmeye çalışmanın, ilerlemeye katkıda bulunmak için çaba göstermenin, tamamen yararsız olduğunu ileri sürer.

Bilinemezciler şöyle diyorlar: Eskiden, insanlar, güneşi düz bir daire olarak görüyorlardı ve gerçeğin öyle olduğunu sanıyorlardı; yanılıyorlardı. Bugün, bilim bize, güneşin gördüğümüz gibi olmadığını söylüyor ve her şeyi açıklayacağını ileri sürüyor. Ama gene biz biliyoruz ki, bilim de bir önceki gün yaptığını, bugün yıkarak, sık sık yanılıyor. Dün yanlış bugün doğru, ama yarın yanlış. Böylece, diye savunuyorlar bilinemezciler, bilemeyiz; akıl, bize kesin hiçbir bilgi. getirmez. Ve eğer, örneğin dinsel inanç gibi akıldan başka araçlar, bize mutlak olarak kesin bilgiler vermeyi iddia ederlerse, bilim, bizi bunlara inanmaktan bile alıkoyamayacaktır. Bilime karşı güven ve inancı zayıflatarak, bilinemezcilik, böylece, dinlere geri dönüşü hazırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.