13 Eylül 2013 Cuma

V. DİYALEKTİK MATERYALİZM NASIL DOĞDU: HEGEL VE MARX

Metafizik materyalizmden diyalektik materyalizme bu dönüşme nasıl oldu diye sorarsak, genellikle şöyle yanıtlanır:

1. 18. yüzyılın metafizik materyalizmi vardı.

2. Bilimler değişti.

3. Bu arada Marx ve Engels geldi; onlar metafizik materyalizmi ikiye böldüler, metafiziği attılar, materyalizme diyalektiği ekleyerek alıkoydular.

Hegel
Şeyleri bu biçimde sunma eğilimi, şeyleri bir şema haline getirerek basitleştirmemizi isteyen metafizik yöntemden ileri gelir. Oysa biz, tersine, sürekli olarak, gerçeğin olgularının hiçbir zaman şemalaştırılmaması gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Olgular, bize göründüklerinden ve bizim düşündüğümüzden daha karmaşıktırlar. Onun için metafizik materyalizmin diyalektik materyalizme dönüşmesi, o kadar basit olmadı.

Diyalektik, gerçekte, bilimlerde meydana gelen değişmeyi anlamasını bilen idealist Alman filozofu Hegel (1770-1831) tarafından geliştirildi. Heraklitos'un eski fikrini yeniden ele alarak, bilimsel ilerlemelerin de yardımıyla, evrende, her şeyin hareket ettiğini ve değiştiğini, hiçbir şeyin ayrı, tek başına olmadığını, her şeyin her şeye bağlı bulunduğunu saptadı ve böylece diyalektiği yarattı. Hegel'den dolayı, bugün, dünyanın diyalektik hareketinden sözediyoruz. Hegel'in başta sezinlediği şey, düşüncenin hareketidir ve Hegel, buna, doğal olarak, diyalektik adını vermiştir.

Ama Hegel idealisttir. Yani ruha birinci derecede önem verir, bu yüzden de, o, özel bir hareket ve değişme anlayışı yaratır. Ruhun değişmelerinin, maddedeki değişmelerin nedeni olduğunu düşünür. Hegel'e göre, evren, maddeleşmiş fikirdir (idée'dir) ve evrenden önce, ilkin ruh vardır ve ruh, evreni bulur. Özet olarak, Hegel, ruhun ve evrenin aralıksız değişme halinde olduğunu saptar, ama bundan maddedeki değişmeleri, ruhun değişikliklerinin belirlediği sonucunu çıkarır.

Örnek: Mucidin bir fikri vardır, fikrini gerçekleştirir, işte bu maddeleşmiş fikir, maddede değişiklikler yaratır.

Demek ki Hegel, pekala diyalektikçidir, ama diyalektiği idealizme bağımlı kılar.

Ve işte bunun üzerine Hegel'in öğretilileri olan, ama materyalist öğretilileri olan ve materyalist olduklarına göre maddeye birinci önemi veren Marx (1818-1883) ve Engels (1820-1895), Hegel'in diyalektiğinin doğru ama tersine olumlamalar verdiğini düşünürler. Engels bu konuda şöyle diyecektir: Diyalektik, Hegel ile, tepesi üzerinde duruyordu, onu ayakları üzerine oturtmak gerekti. Marx ve Engels, Hegel'in tanımladığı budüşüncenin hareketinin başlangıç nedenini, maddi gerçeğe geçirdiler ve Hegel'den aynı terimi alarak, buna, doğal olarak, diyalektik dediler.

Onlar, Hegel'in düşüncenin ve evrenin aralıksız değişme halinde olduğunu söylemekte haklı olduğunu, ama fikirlerdeki değişmelerin şeylerdeki değişmeleri belirlediklerini iddia etmekle yanıldığını düşünürler. Tersine, bize fikirleri şeyler verir ve fikirler, şeyler değiştikleri için değişirler.

Eskiden posta arabasıyla yolculuk edilirdi. Bugün trenle yolculuk ediyoruz; bizim trenle yolculuk etme gibi bir fikrimiz olduğu için değil, bu yolculuk aracı varolduğu için yapıyoruz. Bizim fikirlerimiz değişmiştir, çünkü şeyler değişmiştir.

Şu halde, "Marx ve Engels'in elinde, bir yanda 18. yüzyıl Fransız materyalizminden gelen materyalizm, öte yanda da Hegel'in diyalektiği vardı ve onlara, artık bu ikisini birbirine bağlamaktan başka bir şey kalmıyordu" demekten kaçınmak gerekir:

Bu, şeylerin daha karmaşık olduklarını unutan dargörüşlü, şematik bir anlayış olur; bu, metafizik bir anlayıştır. 

Marx ve Engels, kuşkusuz, diyalektiği Hegel'den alacaklar, ama onu değiştireceklerdir. Materyalizm için de aynı şeyi yapacaklar ve bize, diyalektik materyalizmi vereceklerdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.