a) Sorunun birinci yönü.
Yukarda gördük ki, üçüncü bir felsefe yoktur, ve eğer materyalizmin uygulanmasında tutarlı olunmazsa, ya idealist olunur ya da idealizm ve materyalizm karması gibi bir şey elde edilir.
Burjuva bilgini, incelemelerinde ve deneylerinde, her zaman materyalisttir. Bu normaldir, çünkü bilimde ilerlemek için madde üzerinde çalışmak gerekir ve eğer bilgin, gerçekten, maddenin yalnızca kendi ruhunda varolduğunu düşünseydi, deney yapmayı yersiz, gereksiz bulurdu.
Öyleyse birçok bilgin türü vardır.
1. Tutarlı ve bilinçli materyalist olan bilginler.[30]
2. Bilmeden materyalist olan bilginler; yani hemen hemen hepsi, çünkü, maddenin varlığını tanımadan bilim yapmak olanağı yoktur. Ama, bu sonuncular arasında ayrım yapmakgerekir:
(a) Materyalizmi izlemeye başlayanlar ama yarı yolda kalanlar, çünkü, bunlar materyalist olduklarını söylemeyi göze alamazlar; bunlar Engels'in "utangaç materyalistler" dediği bilinemezcilerdir.
(b) Tutarsız ve bilmeden materyalist olan bilginler. Onlar, laboratuvarda materyalisttir, ama işlerinden çıktıklarında idealist, imanlı ve dindar olurlar.
Gerçekte, bu son söylediklerimiz, fikirlerinde bir düzen sağlamayı becerememişler ya da sağlamak istememişlerdir. Kendi kendileriyle sürekli olarak çelişki halindedirler. Zorunlu olarak materyalistçe olan çalışmalarını, felsefe anlayışlarından ayrı tutarlar. Bunlar "bilgin"dir, ama gene de, her ne kadar maddenin varlığını kesin olarak yadsımasalar da, şeylerin gerçek içeriğini bilmenin gereksiz olduğunu düşünürler ki, bu
de pek bilimsel bir tutum değildir. Bunlar, "bilgin"dir, ama gene de, hiçbir tanıta gerek duymadan, olanaksız şeylere inanırlar. (Örneğin Pasteur Branly ve daha başkaları, bilgin olmalarına karşın, tanrıya inanıyorlardı, eğer bir bilgin tutarlı ise dinsel inancından vazgeçmelidir.) Bilim ve [dinsel] inanç, kesin olarak birbirine karşıdır.
b) Sorunun ikinci yönü.
Materyalizm ve eylem: Gerçek materyalistin, bu felsefenin temeli olan formülü, her yerde ve her durumda uygulayan kişi olduğu doğru ise, bunu iyi uygulamaya çok dikkat etmelidir.
Şimdi gördüğümüz gibi, tutarlı olmak gerekir, ve tutarlı bir materyalist olmak için de, materyalizmi eyleme aktarmak gerekir. Pratikte materyalist olmak, gerçeği birinci ve en önemli etken olarak, düşünceyi ise ikinci etken olarak alıp, materyalizm felsefesine uygun bir biçimde davranmaktır.
Hiç akıllarına getirmeden düşünceyi birinci etken olarak alanlar ve böyle aldıkları anda bilmeksizin idealist olanların nasıl bir tutum takındıklarını göreceğiz.
1. Dünyada sanki tek başına imiş gibi yaşayanlara ne denir? Bireyci. O, kabuğuna çekilmiş olarak yaşar; dış dünya, yalnızca onun için vardır. Onun için önemli olan kendisi ve kendi düşüncesidir. O, salt bir idealisttir ya da tekbenci (solipsiste) denilen adamdır. (Bu sözün anlamı için, Birinci Kısım, İkinci Bölüme bakınız.)
Bireyci bencildir ve bencil olmak, materyalist bir davranışdeğildir. Bencil, evreni, kendi kişiliğinde sınırlandırır.
2. Öğrenmeye hevesli, öğrenme zevki için öğrenen kimse; öğrenmeyi pek benimser, öğrenmekte de güçlük çekmez, ama öğrendiklerini yalnızca kendine saklar. Kendisine ve kendi düşüncesine her şeyden çok önem verir.
İdealist, dış dünyaya, gerçeğe kapalıdır. Materyalist ise, her zaman gerçeğe açıktır; onun için, marksizm kurslarını izleyenler ve kolayca öğrenenler, öğrendiklerini başkalarınaaktarmaya çalışmalıdır.
3. Her şeyi kendine göre düşünen kişi, idealist bir bozulmaya uğrar.
O, örneğin, kendisi hakkında hoş olmayan şeyler söylenmiş bulunan bir toplantı için, "kötü bir toplantı" diyecektir. Şeyleri böylece çözümlememek gerekir; toplantıyı kendine göre değil, ama örgüte göre, toplantının amacına göre yargılamak gerekir.
4. Sektarizm de materyalist bir tutum değildir. Çünkü, sekter (bağnaz) kişi, sorunları anlamıştır, kendi kendisiyle uyum içinde olduğundan, başkalarının da kendisi gibi olması gerektiğini iddia eder. Bu da, gene kendi kendine ve kendi kliğine en büyük önemi vermek demektir.
5. Doktriner de metinleri okumuştur, bu metinlerden tanımlamalar çıkarmıştır; ama materyalist metinleri aktarmakla yetindiği ve yalnızca bu metinlerle oturup kalktığı zaman, gene idealist olur, çünkü o zaman da gerçek dünya kaybolur. O, öğrendiği formülleri, gerçeğe uygulamadan yineleyip durur. En büyük önemi, metinlere, fikirlere verir. Yaşam onun bilincinde, metinler biçiminde olup biter ve genellikle doktrinerlerin, aynı
zamanda sekter olduğu da görülür.
Devrimin bir eğitim sorunu olduğunu sanmak ve devrimin zorunluluğu, işçilere "bir kez iyice" anlatılınca, işçiler bunu anlamalıdırlar, eğer anlamak istemiyorlarsa, ille de devrim yapmaya çalışmak gereksizdir demek de sekterliktir, materyalist bir tutum değildir.
İnsanların anlamadıkları durumları saptamalı, neden böyle olduğunu araştırmalı, baskıyı, burjuva gazetelerinin, radyo ve sinemanın propagandasını gözlemeli ve bildiriler, broşürler, gazeteler ve okullar aracılığıyla ne istediğimizi anlatmak için elden gelen bütün yolları araştırmalıyız.
Gerçek duygusuna sahip olmamak, bulutlar üstünde yaşamak, durumları ve gerçekleri hiç hesaba katmadan pratiğe ilişkin tasarılar yapmak, gerçekleşebilir olup olmadıklarına bakmadan güzel tasarılara birinci derecede önem vermek, idealistçe bir tutumdur. Durmadan eleştirenler, ama işlerin daha iyi yürümesi için hiçbir şey yapmayanlar, hiçbir çözüm önermeyenler, kendi kendilerine karşı eleştiri duygusundan yoksun olanlar, işte bütün bunlar, tutarlı olmayan materyalistlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.