15 Ekim 2013 Salı

VI. VARGI

Engels ve Marx
18. yüzyıldan beri, bilinemezcilikten az ya da çok yararlanmış olan çeşitli düşünürlerin, bu felsefeyi, bazen idealizme, bazen de materyalizme doğru çekmiş olduklarını görürüz. Bu düşünürler, Lenin'in dediği gibi, yeni sözcüklerin ardına gizlenerek, hatta kendi düşünce düzenlerini payandalamak için bilimden yararlandıklarını bile ileri sürerek, iki teori arasında karışıklık yaratmaktan başka bir şey yapmazlar; böylelikle de, bazı kişilerin, bilimden yararlandıkları için idealist olmadıklarını, ama kanıtlarında ta sonuna kadar gitmeyi göze alamadıkları ve tutarlı olmadıkları için de materyalist olmadıklarını bildirmek olanağını veren rahat bir felsefe edinmelerine olanak sağlar.

"Gerçekten, bilinemezcilik, 'utangaç' bir materyalizmden başka nedir? Bilinemezci doğa kavramı, baştan sona materyalisttir. Bütün doğal alem, yasalara bağımlıdır, ve bir dış etkinin işe karışmasını kesinlikle dışarır. Ancak, bilinemezci, şunu ekler: bilinen evrenin ötesinde yücelerden yüce bir varlığın bulunduğunu ileri sürmemizi de çürütmemizi de sağlayacak hiçbir aracımız yoktur."[22]

Bu felsefe, demek ki idealizme yardım ediyor ve bilinemezciler; kendi uslamlamalarında tutarsız olduklarından, sonunda idealizme varıyorlar. "Bilinemezciyi kazıyın, diyor Lenin, idealisti bulacaksınız".

Gördük ki, materyalizm ile idealizmden hangisinin haklı olduğu bilinebiliyor.

Şimdi görüyoruz ki, bu iki felsefeyi uzlaştırmak iddiasında olan teoriler, gerçekte idealizmi tutmaktan başka bir şey yapmıyorlar, felsefenin temel sorusuna üçüncü bir yanıt getirmiyorlar, bu bakımdan da, üçüncü bir felsefe yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.