16 Aralık 2013 Pazartesi

ÖNSÖZ

BAŞLANGIÇ bilgileri içeren bu elkitabı, Georges Politzer'in, 1935-1936 ders yılında, İşçi Üniversitesinde verdiği kurslarda, öğrencilerinden biri tarafından tutulmuş notlardan derlendi. Kitabın niteliğini ve kapsamını anlamak için, ilkin, hocamızın amacını ve yöntemini belirtmek gerekir.

Bilindiği gibi, İşçi Üniversitesi, 1932 yılında, küçük bir profesörler grubu tarafından, beden işçilerine marksist bilimi öğretmek ve onlara, zamanımızı anlama ve teknik alanda olduğu kadar siyasal ve toplumsal alanda da eylemlerini yürütme olanağını sağlayacak bir düşünme yöntemi öğretmek için kurulmuştu.

Başından beri, Georges Politzer, İşçi Üniversitesinde, marksist felsefeyi, diyalektik materyalizmi öğretme işini üzerine aldı. Resmi öğretim bu felsefeden habersiz kalmaya ya da onun niteliğini bozmaya devam ettiği ölçüde, bu zorunlu bir görevdi.

Bu kurslara katılmak ayrıcalığına erişmiş olanlardan hiçbiri, -o, her yıl, her yaş ve meslekten insanların oluşturduğu, ama genç işçilerin çoğunlukta bulunduğu bir dinleyici kitlesi karşısında konuşuyordu- böyle kuru ve zor bir konuyu, bu konuda hiç deneyimi olmayan dinleyicilerden her birinin kavrayabileceği bir açıklığa kavuşturmak için öylesine ustaca ve coşkulu, öylesine bilgili ve kardeşçe, öylesine özenli olan bu kızıl saçlı büyük çocuğun önünde duyduğu derin izlenimi unutmayacak.

Sert olmasını bilen ama her zaman adil ve yerinde olan saygın otoritesi, kurslarında, hoş bir disiplin yaratırdı, ve onun kişiliğinden öyle bir canlılık, öyle bir yaşam gücü ve öyle bir ışıltı fışkırırdı ki, bütün öğrencileri, ona hayranlık duyar ve onu severdi.

POLITZER, daha iyi anlaşılması için, her şeyden önce ancak konu ile daha önce karşılaşmış olanların kavrayabileceği felsefeye özgü bütün özel deyimleri, bütün teknik terimleri, sözlüğünden çıkarırdı. Yalnızca herkesin bildiği yalın sözcükleri kullanmak isterdi. Özel bir terimi kullanmak zorunda kaldığı durumlarda, bunu, alışılmış, bildik örneklerle uzun uzun açıklamaktan geri durmazdı. Tartışmalarda öğrencilerinden herhangi biri, bilgiççe sözcükler kullanacak olsa, onu azarlar ve onun yakınında bulunmuş olan herkesin çok iyi bildiği o iğneleyici sözleriyle, onu alaya alırdı. O, yalın ve açık olmak isterdi ve her zaman sağduyuya seslenirdi, ama bunu yaparken açıklamakta olduğu fikirlerin ve teorilerin doğruluğundan ve gerçekliğinden, hiçbir zaman, hiçbir şey feda etmezdi. Dersten önce ve sonra, bütün dinleyicilerinin tartışmalara katılmasını sağlayarak kurslarını son derece canlı tutmasını bilirdi. Şöyle yapardı: Her dersin sonunda, yoklama sorusu dediği bir ya da iki soru verirdi; bu sorular, dersi özetlemek ya da derste anlatılanları herhangi özel bir konuya uygulamak amacına yönelik olurdu. Öğrenciler konuyu işlemek zorunda değildi, ama bunu görev bilenler pek çoktu ve bunlar, bir sonraki derse yazılı bir ödev getirirlerdi. O, derse girince, kimin ödev yaptığını sorardı; eller kaldırılırdı, o da aramızdan bazılarını seçer, yazdıklarımızı okutur ve gerekiyorsa sözlü açıklamalarla eksiklikleri tamamlardı. Politzer, eleştirir ya da kutlar ve öğrenciler arasında kısa süren bir tartışma başlatırdı; sonra bu tartışmadan dersler çıkararak, konuyu bir sonuca bağlardı. Bu yaklaşık olarak, yarım saat kadar sürerdi ve böylece bir önceki derste bulunamamış olanlara eksiklerini tamamlamak ve daha önce öğrenmiş oldukları ile bağlantı kurmak olanağını sağlardı; bu, aynı zamanda, hocaya da, ne ölçüde anlaşıldığını görmek olanağını verirdi: gerekirse, karmaşık ve aydınlanmamış noktalar üzerinde yeniden dururdu.

Sonra, bir saat kadar süren günün dersine başlardı; öğrenciler, yeniden, anlatılanlar üzerine sorular sorardı. Bunlar genellikle ilginç ve yerinde sorular olurdu; Politzer, konuya açıklık getirmek ve kursun özünü değişik bir açıdan yeniden ele almak için, bu sorulardan yararlanırdı.

Kendi konusunda derin bir bilgiye ve hayranlık uyandıran kıvrak bir zekaya sahip olan Georges Politzer, her şeyden önce, dinleyicilerinin tepkilerine dikkat ederdi. Her seferinde genel havayı yoklar ve durmadan öğrencilerinin öğretilenleri ne ölçüde benimseyip özümlediklerini denetlerdi. Böylece öğrencileri tarafindan tutkulu bir ilgi ile izlenirdi. O, binlerce militanın yetişmesine katkıda bulunmuştur ve bunlardan pek çoğu, bugün, sorumlu görevlerde bulunuyorlar.

BU öğretimin değerini çok iyi anlayan ve onu izleyemeyenleri, özellikle taşrada bulunan arkadaşlarımızı düşünen bizler, onun kurslarının yayınlanmasını diliyorduk. O, her zaman bu konuyu düşüneceğine söz veriyordu, ama sonu gelmez çalışmaları arasında hiçbir zaman bu tasarıyı gerçekleştirecek zamanı bulamıyordu.

İşçi Üniversitesinde yüksek felsefe kursu açılmıştı; bu kursun ikinci yılında iken, Politzer'den, ödevlerimi düzeltmesini istemek fırsatını buldum, isteği üzerine ödev defterimi kendisine verdim. Onları beğendi, iyi hazırlanmış dedi ve ben, notlarımdan yararlanarak başlangıç kursları derslerini kaleme almasını önerdim. Onları gözden geçirmeye ve düzeltmeye söz vererek beni yüreklendirdi. Ne yazık ki, buna zaman bulamadı. Uğraşıları gittikçe daha yüklü olduğundan, yüksek felsefe kurslarını arkadaşımız Rene Maublanc'a bıraktı. Maublanc'a tasarımızı ilettim, kaleme aldığım ilk dersleri gözden geçirmesini istedim. Büyük bir istekle kabul etti ve çalışmayı sürdürüp bitirmem için beni isteklendirdi, sonradan onu Politzer'e sunacaktık. Ama savaş çıkageldi: Politzer, hitlerci işgalcilere karşı savaşımda kahramanca öldü.

Her ne kadar, hocamız, onayladığı ve bizi isteklendirmiş olduğu bir çalışmayı gereğince düzene koyup tamamlamak için artık aramızda değilse de, biz, bunu, kurs notlarıma göre yayınlamanın yararlı olduğuna inandık.

İŞÇİ Üniversitesindeki felsefe kursuna, her yıl, materyalizm sözcüğünün gerçek anlamını saptayarak ve bazılarının bu sözcük üzerinde yaptıkları iftiracı anlam değişikliklerini protesto ederek başlayan Georges Politzer, materyalist filozofun ülküden yoksun olmadığını ve bu ülküyü zafere ulaştırmak için savaşmaya hazır olduğunu var gücü ile yinelerdi. Sonradan, bunu, kendisini feda ederek tanıtlamasını bildi. Onun bu kahramanca ölümü, marksizmde teori ile pratiğin birliğinin doğruluğunu kesinlikle söylediği ilk kursunun ününü yaydı. Marksizmin, insanı makineye ya da ancak goril ya da şempanzeden üstün bir hayvana dönüştüren bir öğreti (Notre-Dame de Paris kilisesinde, 18 Şubat 1945'te, R. P. Panici tarafından okunan büyük perhiz vaazı) olarak sunulmasına yeniden cüret edildiği zamanda, bu bir ülküye sarsılmaz bağlılık, bu kendini esirgemezlik ve bu yüksek ahlak değeri üzerinde ısrarla durmak yararsız değildir.

Arkadaşlarımızın anısına yapılan bu gibi hakaretlere karşı protestolarımızın hiçbiri yeterli değildir. Marksist olan ve Paris İşçi Üniversitesinde ders veren Georges Politzer'i, Gabriel Peri'yi, Jacques Solomon'u, Jacques Decour'u, bunlara, yalnızca örnek olarak anımsatalım: Onlar ki, hepsi bir kenar mahallede, işçilere felsefe, ekonomi politik, tarih ya da öteki diğer bilimleri öğretmek için zamanlarının büyük bir kısmını adamakta bir an bile duraksamayan, iyi, sade, yüce gönüllü, kardeşçe, candan arkadaşlarımızdı.

İşçi Üniversitesi, 1939'da dağıtıldı. Kurtuluştan hemen sonra, Yeni Üniversite adı ile yeniden doğdu. Candan bağlı yeni bir profesörler ekibi, kurşuna dizilenlerin nöbetini devralarak, kesilen işi yeniden başlatmaya geldi.

Bu başlıca görevde, bizi, İşçi Üniversitesinin yaratıcı ve kurucularından birine saygı borcumuzu ödemeye hiçbir şey daha fazla isteklendiremez ve hiçbir ödül, bize Georges Politzer'in Felsefenin Başlangıç İlkeleri'ni yayınlamaktan daha yerinde ve daha yararlı görünmüyor.

MAURICE LE GOAS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.